
Gezi Tarihi : 16-19 Mayıs 2014
19 Mayıs yaklaşmak üzereydi ve hala bir planımız yoktu, ta ki bir fırsat sitesinden 3 günlük 19 Mayıs turuyla ilgili mail alana kadar. Benzer maillerden gün içinde onlarca geldiği için genellikle okumadan silerim aslında. Ama o kadar ‘tatilim gelmiş’ olmalı ki bir şans tanımak istedim, iyi ki de tanımışım. Emre’nin de katılımıyla üç kişilik kısa tatilimizi planlamış olduk.
Program genel hatlarıyla şöyle; Makedonya ve Yunanistan’ın İpsala-Kavala arasındaki sahil şeridini gezeceğimiz, 1 gece Struga, 1 gece Selanik konaklamalı, toplamda 2 gece 3 günlük turumuzu kişi başı yaklaşık 350 TL ödeyerek satın almış olduk. Ulaşımın başrolünde otobüs var ve ben de Selçuk da otobüs yolculuklarından nefret ederiz ama bu fiyata bu kadar yer görmek için konforumuzdan bir parça feragat etmeye ikimiz de razıyız.
Otobüse, 16 Mayıs Cuma akşamı, Kadıköy Evlendirme
Dairesi’nin önünden bineceğiz. Kalkış saati 19:00. Oturduğumuz koltuğun hemen solunda, orta yaşlarda, seyahatimizin devamında sanki yola birlikte çıkmışız gibi kaynaşacağımız bir çift var, Hasan Abi ile Armağan Abla.
Yaklaşık yarım saat rötarla, 19:30 gibi yola çıktık. Beşiktaş ve İncirli'de bekleyen yolcuları aldıktan sonra saat 01:00 civarında Tekirdağ’da bir köftecide mola verdik. Bu sırada ‘sempatik!’ rehberimiz Batuhan, 50
kişilik otobüsü sıraya sokup herkesin pasaport numaralarını topladı. Bunu neden
otobüste giderken yapmadı ya da neden tur firması önceden gerekli bilgileri
almadı da onca insan sırada bekledi anlayamadık. Karnımız iyice acıkmış olduğu için bir şeyler yiyelim dediysek de yoğurttan başka bir seçenek olmadığını öğrendik.
1 saatlik molanın ardından, otobüslere bindik ve sınıra
doğru yola çıktık. 1 saat sonra, yaklaşık 03:00 gibi İpsala Sınır Kapısı’na
varmıştık. 19 Mayıs tatilinden dolayı bizim gibi otobüslerle ya da kendi
araçlarıyla Yunanistan’a geçmeye çalışan yüzlerce tatilci gibi biz de sıranın
bize gelmesi için beklemeye başladık.
Rehberimiz tüm otobüsün pasaportlarını toplayıp görevli
memura iletti. Ne otobüse gelip bakan var, ne de pasaport sahibini görmek isteyen.
Yani ortam, yasal olmayan yollarla her türlü ürün, hatta insan bile kaçırmaya
müsait. Bize garip geldi.
Türkiye topraklarından çıkıp Yunanistan topraklarına geçiyoruz. Sınırdan
geçen araçların lastiklerini dezenfekte etmek için, araçları geçirdikleri bir
su birikintisi var, Avrupa standartları gereğiymiş.
Sınırdaki işlemler bitince vurduk Yunanistan
yollarına. Sabah 07:00 gibi tarlaların arasında bir yol üstü restoranında kahvaltı molası verdik.
2 otobüs dolusu insanın olduğu bir yerde siparişlerimize ulaşmanın uzun
süreceğini düşünerek, Selçuk’un gözüne kestirdiği, hemen yandaki restorana
geçtik yürüyerek. İyiki de geçmişiz, hem daha temiz bir yerdi hem de 1-2 kişi dışında kimse olmadığından rahatça siparişlerimizi verip börek ve
demleme çaylarımızı alabildik. Börekler harikaydı! Kahvaltı sonrası kahve ile keyfimize keyif katarak mutlu mesut ayrıldık restorandan.
Otobüsümüze binip yine yollara düştük.
Saat 10:00 gibi Makedonya sınır kapısına vardık. Pek de farketmeden otobüs içinde toplam 15 saati geçirmişiz. Burada işlemler biraz uzun sürdü, biz
de bu fırsatı duty freede değerlendirdik. Daha önceki Yunanistan gezilerimizde
keşfettiğim Omé sigaralarını aradı gözlerim ve işte! Yine 10 Euro’ya beni
bekleyen kartonların yanında buldum kendimi. Kasadaki görevli pasaportlarımızı istemedi. Sigara sınırını sorduğumuzda ise bir sınır bulunmadığını söyledi. (Sigara içen ama aslında bu durumdan pek de hoşlanmayan biri olarak bir kez daha hatırlatmak isterim ki, sigara sağlığa zararlıdır.) Aldıklarınızı polisin gözüne sokmadığınız müddetçe sorun yokmuş. Ne garip gümrükler…
YAZININ DEVAMI - ÜSKÜP
YAZININ DEVAMI - ÜSKÜP