KAVALA; KURABİYE DENİNCE O GELİR AKLA


Gezi Tarihi : 19 Mayıs 2014

Yunanistan’ın geniş şeritli ve dümdüz otobanında ilerleyerek 153 km’lik yolu neredeyse anlamadan varıyoruz sıradaki durağımız olan Kavala’ya. Şehrin girişindeki manzaraya hakim tepede kısa bir fotoğraf molası verip merkeze iniyoruz. Limanda otobüsten inip 2 saatlik serbest zamanımızı koşturarak geçirmek yerine, yine Tripadvisor’dan en yüksek notu almış olan Panos & Zafira isimli restorana oturuyoruz. 




Hasan Abi ve Armağan Abla ile iyice tatil arkadaşı olduk, burada da birlikteyiz, ortamımız pek keyifli. Hasan abi, nev-i şahsına münhasır, son derece rahat ve eğlenceli bir insan, klasik orta yaş üzeri amca ya da baba figürüne pek uymuyor. Olanca rahatlığıyla, yan masada yemek yiyen üç hanımın istavritlerinden alıyor sorgusuz sualsiz. Kadınlar neye uğradıklarını şaşırıyorlar tabi. Hasan abi balığı test etmek amaçlı yaptığını söylüyor, güzelse yiyecekmiş :)


ŞEHRİN GİRİŞİNDEKİ TEPEDEN KAVALA MANZARASI

Önceki Yunanistan seyahatlerimizde, nasıl olduysa, gözden kaçırdığımız pilavlı midye sipariş ediyoruz. Bizim midye dolmadan daha farklı, biraz daha sulu bir kere ama çok lezzetli gerçekten de. Selçuk’la ben balıktan pek hoşlanmıyoruz ama ortaya söylenen barbundan ve istavritten bir iki tane alıyoruz tadımlık. Yemeklerin lezzeti harika. Garsonumuz 16-17 yaşlarında bir delikanlı, adı Osman. Son derece anlaşılır ve net bir Türkçe konuşuyor, babasının Türk olduğunu söylüyor. Ciddi bir sorun yaşamamış olsak da, Osman dışındaki garsonlar için bu kadar pozitif yorum yapamayacağım maalesef. Şimdiye kadar Yunanistan'da yemek yediğimiz belki 30 restoran içinde en küstah ve suratsız garsonlardı diyebilirim. Restoranın Tripadvisor'daki yorumlarına buradan ulaşabilirsiniz. Keyifle yediğimiz yemeğin ardından, denizi solumuza alıp sahil boyunca yürüyor, arada bir kaç hediyelik eşyacıya bakıyoruz. Ana caddenin kıvrılmaya başladığı yerde bir kafede bir şeyler içip buluşma noktasına geri dönüyoruz.



TERS IŞIKTAN DOLAYI FOTOĞRAF KARANLIK ÇIKMIŞ OLSA DA EKİP BELLİ :)


KAVALA SAHİLİ





KAVALA'NIN MİLLİYETÇİ BİR ŞEHİR OLDUĞUNU SÖYLEMEK YANLIŞ OLMAZ SANIRIM... KONSTANTİNOUPOLİS 460 KM?

Artık dönüş yoluna geçtik sayılır. Şehrin çıkışına doğru yol üzerinde, içimizi biraz burkan bir tabelayla karşılaşıyoruz; üzerinde Kıbrıs haritası bulunan ve Kuzey Kıbrıs'ın bir bölümünü kapsayan kısımın kana bulanmış olduğu bir tabela. Bir de mesajı var; “Kıbrıs’ı hatırla”. 



Kurabiye için yol üzerinde bir tesiste duruyoruz, kutusu 5 Euro, çok taze ve lezzetliler.  Hediyelik kurabiyelerimizi alıp sınıra doğru yola çıkıyoruz.

Sınıra geldiğimizde önümüzdeki kuyruğu fırsat bilip yine free shopa giriyoruz. Hasan abi 1 koli Ouzo alıyor, gümrükte sorun yaşanırsa hepimiz “bir kısmının bizim olduğunu söyleriz” diye destek veriyoruz, iyice ahbap olduk artık :) Otobüsün dışında, işlemlerin bitmesini bekliyoruz, ekip aynı, Hasan abinin hikayelerine gülüyoruz. Bu kez gümrük polisi hepimizi tek tek görmek istiyor ama belliki formaliteden, sıraya geçip toplam 5 saniyelik görüşme anını bekliyoruz. Tüm bekleyişimiz toplam 1 saat sürüyor.

Dönüş yolunda Hasan abi bize şarap ve çerez ikramı yapıyor elleriyle, plastik bardaklarda şarap keyfi yapıyoruz.. Bu kez yemeği olan bir köftecide duruyoruz. 3 günlük koşturmacamızın üzerine yemeğin ve şarabın rehaveti eklenince hepimiz koltuklarımızda uyumaya başlıyoruz. Arada bir kulağıma anonslar geliyor ;“Büyükçekmece, Beylikdüzü, Bakırköy, Levent”...


Sonunda başladığımız noktaya geri dönüyoruz. Saat 03:00.. Hasan abilerin oğlu geliyor İzmit’ten, bizi de bırakmayı teklif ediyorlar ama araba çok yakında nasılsa, yollarını değiştirmeyelim.. Sarılıp vedalaşıyoruz sanki tatile birlikte çıkmışız gibi.. Mutlaka bekliyorlar bizi İzmit’e, biz de onları İstanbul’a.. Emre bir taksiye, biz bir taksiye binip ayrılıyoruz. Evimize kazasız belasız döndüğümüz için şükrediyoruz. Selçuk da ben de aynı şeyi düşünüyoruz.. “Ne iyi etmişiz de gitmişiz.”


 YAZININ BAŞLANGICI  - OTOBÜSLE MAKEDONYA & SELANİK